Akneler birçok kişinin ergenlik dönemini kabusa çeviren masum bir sivilce gibi düşünülüp ancak iyileşme sürecinin sonrasında ciltte izler bırakabilen cilt enfeksiyonlarıdır. Tedavi edilmesi gereken bir hastalık olmasının yanı sıra psikolojik ve sosyal etkileri de vardır. Bu nedenle hassasiyetle yaklaşılmalıdır. Aknede ilk yaklaşım, skarlar daha oluşmadan engel olmaktır. Ancak genetik faktörler ve travmaya karşı cildin verdiği yanıt skar oluşumunu etkileyen en önemli faktörlerdir. Akne skarları çukurlar şeklinde olabildiği gibi hipertrofik olarak adlandırılan yükseltiler şeklinde de olabilmektedir.

Tedavide tek bir yaklaşımla başarı sağlayabilmek maalesef pek mümkün değildir. Çukurluklarla seyreden akne skarlarının tedavisinde subsizyon, diğer bir deyişle dokunun içine girerek skarların dokuya yapışan fibröz bantlarının kesilmesi, PRP ya da kolajen artırıcı ve sıkılaştırıcı mezoterapi ürünlerinin uygulanması, peeling uygulaması, altın iğne ile radyofrekans ya da laser uygulamalarının kombinasyonları tedavi başarısını artırabilmektedir. Hipertrofik skarlarda ise dokunun içine steroid ya da 5-fluorurasil enjeksiyonu ve laser tedavileri uygulanabilmektedir.